sinema

Sinema ve yazarlık üzerine…

  • 7 yıl önce
  • 6Dakika
  • 1357Sözcük
  • 65Görüntülenme

Yazı yazmak sanıldığı kadar kolay değil, çünkü yazmadan evvel bolca araştırmanız gerekiyor aksi takdirde yazdıklarınızın kof bir kompozisyondan farkı kalmaz. Sinemayı çok iyi bilen herkes yazı yazamaz, nedeni de yazının duygular aracılığıyla yazılıyor oluşu, yetenek de önemli elbette… Yazının olmazsa olmazı ise; düzgün bir Türkçe bilgisi ve edebiyattır. Sinema yazısı bile olsa bu böyledir.

  • Filmler üzerine yazmaya ne zaman başladınız? Bunda ne etkili oldu?

2007 yılından beri yazıyorum ve yazmaya ilk olarak Cinemascope dergisinde başladım. Çocukluğum film seyrederek geçti, ama yazmaya başlamamın asıl sebebi bu değil. İzlediğim filmleri ve okuduğum kitapları analiz etmeyi çok sevdiğim için yazmaya karar verdim ve daha da iyi yazabilmek adına eğitim aldım. Sürekli kitap kemiren bir fare gibiydim, kitaplardan öğrendiğim bilgileri sentezleyerek yazıya döküyordum. Yazı yazmak sanıldığı kadar kolay değil, çünkü yazmadan evvel bolca araştırmanız gerekiyor aksi takdirde yazdıklarınızın kof bir kompozisyondan farkı kalmaz. Araştırma yapmayı kendime ilke edindiğim için, aklıma ne geliyorsa araştırıyorum, yalnızca sinemayı değil, her konuyu… Zaten sinema farklı konulardan besleniyor. Yani yalnızca teknik bilmeniz yetmiyor. Yalnız önemli bir şeyi paylaşmak istiyorum; sinemayı çok iyi bilen herkes yazı yazamaz, nedeni de yazının duygular aracılığıyla yazılıyor oluşu, yetenek de önemli elbette… Yazının olmazsa olmazı ise; düzgün bir Türkçe bilgisi ve edebiyattır. Sinema yazısı bile olsa bu böyledir.

  • “Sigara tiryakileri için sigara içmek nasıl bir alışkanlıksa, benim için de içimdekileri kaleme dökmek “sigara” içmekten farksızdır.” Diyorsunuz. Peki, ne sıklıkla yazıyorsunuz?

Habertürk’e haftada 2 ya da 3 kere, Milliyet’e haftada bir kere, Sinema Terspektif (editörlerinden biriyim) dergisine ayda bir kere ve geriye kalan yerlere de vakit buldukça yazmaya çalışıyorum. Örneğin: Beyazperde.com ve Paralel Sinema… Fırsat bulabilirsem Yeni Film dergisine de yazacağım, inşallah diyorum.

yazı

  • Film çekmeyi düşündünüz mü hiç, yoksa aklınızda hep sinema yazarlığı mı vardı?

Kimbilir belki bir gün çekerim. Üzerinde uzun yıllardır çalıştığım bir projem var ama henüz ortaya koymaya hazır değilim, çünkü film yapmak için iyi bir vizyon sahibi olmak ve teknik bilgilere hakim olmak gerekir. Benim aklımda hep yazarlık vardı, kendimi bildim bileli yazıyorum. Çocukluğum yazarak geçti, sadece sinema üzerine değil birçok konu üzerine yazıyorum, ancak sinema benim en büyük aşkım, çünkü filmler gerçekleri yansıtıyorlar, hatta filmlerde izlediklerimiz artık gerçekleşmeye başladı.

  • En çok hangi tür filmler üzerine yazmayı seviyorsunuz? Neden?

Genellikle psikolojik gerilim, cinayet, mistik ve macera filmleri üzerine yazmayı seviyorum, çünkü o tarz filmleri birer bulmaca olarak görüyorum ve dedektif misali çözmeye çalışıyorum. Yani ben dedektifsem, filmler de çözülmesi gereken vakalardan ibaretler. Aslında her tür film üzerine yazıyorum, ancak yazmadan önce filmi hissetmem gerekiyor, çünkü bazı konular üzerindeki hâkimiyetim beni bambaşka bir yere ışınlıyor, özellikle de insan psikolojisi… Tür ayrımı yapmayı her ne kadar sevmesem de, ortada önemli bir gerçek var, o da sevdiğimiz film türleri üzerinde kendimizi daha iyi ifade edebildiğimiz yönünde…

  • Bir filmi eleştirirken nelere dikkat ediyorsunuz?

Öncelikle şunu söylemeliyim. Ben filmleri yerlerden yere vuran veya sivri yazı yazan biri olmadığım için, onları makul bir biçimde eleştiriyorum. Filmlerin olumlu ve olumsuz taraflarını saptayarak, yazıyı ona göre yazıyorum. Bir filmi eleştirmeye başlamadan önce, filmin derdinin ne olduğunu bulmaya çalışıyorum, sonra filme dair anahtar kelimeler oluşturuyorum ve yazıyı onun üzerine oturtuyorum. Filmi eleştirirken teknik vurgulamalara, yönetmenliğe, senaryoya ve oyunculuğa ağırlık veriyorum ve hikâye örgüsüne odaklanıyorum. Filmi eleştirmekten ziyade, onu analiz ediyorum.  Benim için önemli olan filmdeki detaylar, sanırım çok detaycı biri olduğum için detaylarla boğuşuyorum. Nasıl ki, bütünü parçalara ayırıyorsak, ben de aynı şekilde filmi parçalara ayırıyorum ve her bir ayırdığım parçayı yeniden anlamlandırıyorum, yani o parçalara anlamlar yüklüyorum. Çünkü filmi film yapan yönetmenin ta kendisidir.

  • Festivaller ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Festival filmleri üzerine yazmak mı yoksa vizyon filmleri üzerine mi yazmak daha keyif verici sizin için?

Hiç fark etmiyor, önemli olan filmdeki duygu ve mesaj… Ama doğrusunu söylemek gerekirse; festivallerden çok güzel filmler çıkmaya başladı. En az vizyon filmleri kadar iyiler. Ben her ne yazarsam yazayım keyif alıyorum, festival filmiymiş, vizyon filmiymiş çok da takmıyorum. Film bana aradığımı vermişse sorun yok.

  • Filmlerde ilginizi neler çekiyor?

Yönetmenlik, senaryo, müzikler, karakterler ve teknik detaylar… Filmlerdeki karakterlerin doğru bir matematik üzerine oturtulması benim için önem arz ediyor.

  • Türk sinemasının 100. Yılı ile beraber sinemaya giden seyirci sayısı arttı, bunu filmlerin kalitesine mi yoksa iyi reklam yapılmasına mı bağlıyorsunuz?

Her ikisine de bağlamıyorum. Filmlerin kalitelisi tartışılır, onun üzerinde hiç durmayacağım. Eğer kaba komedi ile ilintili bir film yapıyorsanız çok fazla izlenir, çünkü ülkemizde satan kaba komedidir. Sadece kaba komediden söz etmek yersiz olur, çünkü komedi filmleri artış göstermeye başladı ve farkındaysanız geçmişe dönük izler taşıyor o filmler. Yeşilçam’ı günümüze taşımaya çalışıyorlar. Halk basit filmleri tercih ediyor ve hatta dilediğince kahkaha atmak istiyor. Şu bir gerçek ki; insanlar eski filmdeki tatları çok özlediler, o yüzden film çekenler bunu baz alıyorlar, hep bir geriye dönüş var.  Seyirci sayısının artışında sinema yazarlarının da payı var, Türk filmleri üzerine olumlu ya da olumsuz yazılar yazıyorlar, bu da seyircilerin ilgisini çekiyor. Çeşitli festivallerde gösterilmesi de cabası!

  • Sinema yazarlığı ile ilgili söylemek istedikleriniz nelerdir? Sinema yazarı olmak isteyenlere tavsiyeleriniz var mı?

Sinema yazarlığı hem çok zevkli, hem de çok zor bir iş. Gecesi gündüzü yok. Açıkçası sinema yazarlığı tutkuyla yapılması gereken iş… Sabırlı olmak, pes etmemek, hayal kırıklığına uğramamak, sonuna kadar mücadele etmek, sinemaya gönülden bağlı olmak ve onu bir bebek gibi büyütmek, sinema yazarlığının başlıca altın kuralları bence… Sinema yazarı olmak isteyenler; bol bol film seyretmeliler ve seyrettikleri filmlere dair notlar almalılar. Hatta mümkünse filmleri 3-4 kez izlemeliler. Gözden kaçan detaylar ancak birkaç kez izlendikten sonra göze çarpar. Sinema yazarı olmak için aslında onu sevmek, bunun da ötesinde; sürekli okumak ve gözlemci olmak gerekiyor. Sinema bilmenin yanı sıra, genel kültür ve farklı konulara eğilmek de önemli. Sinema tüm dalları birleştiren bir alan olduğu için, ne kadar çok bilgi sahibi olursanız kaleminiz o kadar ışıldar. James Monaco’nun “Bir Film Nasıl Okunur?” kitabını sinema ile ilgilenen herkes almalı, özellikle de sinema yazarlığına eğilenler. Nihai düşüncem ise şu; sinema yazarı olacağım başka yolu yok diyenler, ellerine kâğıdı kalemi alıp filmle ilgili düşüncelerini yazmalılar. Eğer bunu planlı programlı bir şekilde yaparlarsa gün geçtikçe hedefledikleri noktaya gelecekler ve yazdıkça gelişecekler, bu da özgüvenlerinin artış göstermesine yardımcı olacak. Tabi tüm bunları arşivlemek için bir sinema defteri şart! En önemlisi de; sinemanın tarihini sular seller gibi bilmek.

Bu röportaj Karantina dergisinde yayınlanmıştır. 

Abone Olun
Yeni yazılardan haberdar olun ve bizimle kalın