Siyahlarla doldurduk hayatı, beyazları göremez olduk.
Nerede bu beyazlar, nereye kanatlandılar?
Yoksa beyazlara filtre mi uygulandı?
İçimiz o kadar karardı ki, ışığa doğru erişemiyoruz.
Uzaktan bize göz kırpan ışık bile yok!
Karanlığın içinde çırpınıp duruyoruz, sanki oradan yalnız başımıza çıkabilecekmişiz gibi…
Belki de çıkarız, kim bilir…
Üzerimizi negatif çarşaflarla örtmezsek, pozitif çarşafları huzurla karşılayabiliriz.
Peki, içinde huzur geçen kelime ile nasıl özdeşleşeceğiz?
Kavgaları, şiddeti ve öfkeyi uzaklaştırarak…
“Barış” ile birlik olup ona sonuna kadar inanırsak bütün niyetlerimiz gerçekleşir.
Artık yer değiştirme zamanımız geldi, “ters kelimeler” bizi terk edip, “yapıcı” kelimeler gelmeli!
Çıkarsızca pirüpak duygularla sevginin evine sığınmalıyız.
O ev bizi bekliyor, zira hiçbir zaman bizi dışlamaz, yeter ki biz onu dışlamayalım.
“İnanç” içimizdeki bize hizmet eden bir hizmetkardır.
İnanmayı bırakmadığımız zaman, er ya da geç bazı şeyler mümkün olur hayatımızda…
“Olmuyor ama olmuyor bir türlü” cümlesini zikrettiğinizi duyar gibi olsam da, zamanı geldiğinde taşlar yerine oturacak, isteseniz de durduramazsınız!
Tercihiniz ya “evet” ya da “hayır” olur.
O mutlaka size uğrar ama eğer onu sürekli kovmazsanız.
Şans verin, şans verin ki şansınız artsın.
Bazen akışın tersine gitmek hayatınızdaki diğer akışın bozulmasına sebebiyet verebilir.
Ne tarz güzelliklerin bize geleceğini hiçbir zaman bilemeyiz, o nedenle kabule geçmek önemli…
Gün doğmadan başka şeyler doğabilir, “doğsun” deyin ve bekleyin!