Yazar-yönetmen Greta Gerwig’in (“Lady Bird”) Louisa May Alcott’ın hem aynı adlı romanına hem de diğer yazımlarına dayanarak yarattığı bu Little Women/Küçük Kadınlar uyarlaması, yazarın alt benliği olan ana karakter Jo March’ın hayali yaşamında düşüncesel olarak geçmişe gidiş gelişleriyle aktarılıyor. Gerwig’in yaklaşımında, —her biri hayatlarını kendi bildikleri gibi yaşamaya kararlı dört genç kadın olan— March kardeşlerin sevilen hikayesi zamandan bağımsız ve tam zamanında anlatılıyor. Filmde Jo, Meg, Amy ve Beth March’ı sırasıyla Saoirse Ronan, Emma Watson, Florence Pugh ve Eliza Scanlen; komşuları Laurie’yi Timothée Chalamet; Marmee’yi Laura Dern; ve teyze March’ı ise Meryl Streep canlandırıyor.
Greta Gerwig’in senaryosunu yazıp yönettiği film Louisa May Alcott’un aynı adlı romanına dayanıyor. Yapımcılığını Amy Pascal, Denise Di Novi ve Robin Swicord’un; yönetici yapımcılığını da Adam Merims, Evelyn O’Neill, Rachel O’Connor ve Arnon Milchan’ın üstlendiği filmde başlıca rolleri Saoirse Ronan, Emma Watson, Florence Pugh, Eliza Scanlen, Laura Dern, Timothée Chalamet, Tracy Letts, Bob Odenkirk, James Norton ve Louis Garrel’ın yanı sıra, Chris Cooper ve Meryl Streep paylaşıyorlar.
Film Türkiye’de 14 Şubat 2020 tarihinde gösterime girecektir.
Yapım Hakkında
Louisa May Alcott’ın Little Women (Küçük Kadınlar) romanı bambaşka ülkelerde ve çok ayrı dönemlerde milyonlarca farklı şekilde hayat bulmuştur. Hırslı kızlar için dünyanın ne şekillerde zor bir yer olduğunu çekinmeden işleyen bu roman bir teselli de sunar: O hırs –dünyanın zincirlerini kıran canlı bir iç yaşam– kendi ödülünü de içinde barındırmaktadır. Bu, ilk olarak çocukken karşımıza çıkan bir kitaptır. Çocukken dünyanın olanakları sınırsızdır ve bu dünyada bizi dizginleyecek hiçbir şey yoktur; genç yetişkinler olarak geri döndüğümüzde ise yetişkinliğin ve toplumun kısıtlamaları kimliğimizi şekillendirmeye başlamıştır; ve daha yaşlı okurlar olarak bir kez daha geri döndüğümüzde, genç ve cüretkar olmanın ne demek olduğuna dair acı-tatlı nostaljimiz yeni bir kuşağın o meydan okumayı bizzat deneyimlediklerini görmenin heyecanlı sevinciyle karışır. Kitabın ısrarcı gücü, hayatın çok sayıdaki cazibesi arasında —aile, sanat, para, aşk, özgürlük ve yüzde yüz kendin olup kendi benzersiz hikayeni yaratabilme umudu— mücadele ederken, kişinin kendi olması gerektiğine dair çağrısında yatıyor.