Resim ile bağınız nasıl oluştu, sizi resme çeken neydi ve resim yapmanın büyüsünü nasıl açıklarsınız?
Hayalperest bir çocuktum ben. Olaylar karşısında kendi ayrı dünyam olduğunu hatırlıyorum. Orada çok mutluydum. Biraz daha büyüyüp gerçeklerle tanışmaya başlayınca resimler yapmaya başladım. Resim yaparken çok mutlu oluyordum. Çocukluğumun masallar diyarından esintiler oluyordu çünkü resimlerimde. Zaman geçiyor ve ben büyüyordum. Büyüdükçe olaylar karşısında bir yaşıma daha giriyordum ve her defasında bir perde daha düşüyordu. Artık öğretilen ve yaşatılan gerçeklik memnun edici gelmiyordu. Bilgi birikimim çoğalıp daha çok öğrendikçe çocukluğumun dünyasına dönmenin daha doğru olduğunu gördüm. Bugün ise yeniden oraya dönmek için sezgilerimi takip ettim. Ceplerimde tecrübe ve deneyimler ile bütün bildiklerimin bende oluşturduğu baskılardan kendimi soyutladım. Bugünün kaotik dünyasından sıkıntılarından arınarak iyiyi, güzeli ve masumiyeti aradım. Ancak bu sayede çocukluğumun o saf, mutlu ve büyülü dünyasına giden patikada buldum kendimi. Benim hikâyem de böyle başladı.
Genelde resimlerde hep benzer temalar işlendiğini görüyorum, ama sizin resimleriniz hem sıra dışı hem de gizil mesajlara haiz… Resimlerinizi filmlerdeki hikâyelere benzetiyorum, heyecanla başlıyor ve heyecanla bitiyor, hatta belki de bitmiyor… Bunu neye bağlıyorsunuz?
İnsanoğlunun sorgulaması bitmediği sürece sanat meseleleri problematikleri de bitmez. Güneş gibi mesela. Kendinden kendi yenisini yaratır. Yaşamın sunduğu etkileşimlerle bazen şekil değiştirir, bazen kabuk değiştirir. Gerçekte değişimin önüne geçemeyiz. Her şey her an fiziksel olarak şekil değiştiriyorken, sanatta da yerinde saymak veya ben oldum demek büyük eksikliktir. Özellikle sanatçılar toplumu taşıyacak potansiyelde olduklarından sürekli kendilerini geliştirmek zorundadırlar. Bu düşüncelerle kendi içimde üstlendiğim misyon bakımından başladığım her resmimi anlam derinlikleri ile kutsallaştırmaya çalışırım. Bunun için bazen saatlerce boş tuval karşısında oturup tatmin edici fikre ulaşana kadar beklerim. İlk fırçayı sürdüğümde ise, unuttuğum bir şeyleri hatırlamışım gibi akar gider renkler, biçimler, kendi içsel derinliklerime ve izleyen herkesin ruhuna dokunmak, iyi yanına ve öz benliğine seslenebilmek üzere
“Tertemiz havayı teneffüs ederek çok kez pencereden sessiz şehri izledim”
Malum Covid ile zor zamanlardan geçiyoruz, bu olumsuz durum ruh halinizi etkiledi mi? Sanatınızda herhangi bir duraklama anı oldu mu?
Bu süreçte düşünecek, sorgulayacak, araştıracak çok şey buldum. İnsanların evlerine kapanmasıyla doğa temizlendi. Meğer ne çok kuş varmış dedim şehrin ortasında. Neredeyse hiç duymadığım kuşların cıvıltısını dinleyerek ve tertemiz havayı teneffüs ederek çok kez pencereden sessiz şehri izledim. Haberler bütün dünyada hava kirlilik oranlarının hiç olmadığı kadar düştüğünü söylüyordu. Denizlerde balıklar çoğalmıştı. Doğa, insansız hava sahasına hazırlanır gibiydi. İnsanlar ise evlerine kapanarak hayatta kalmaya çalışıyorlardı. İş yoğunluğundan birbirinin yüzünü göremeyen insanlar birbirlerini fark ederek paylaşacak çok şey bulmaya başlamışlardı. Fakat ödenen bedeller de çok ağır oldu. Her gün bütün dünyada binlerce insan ölüyordu. Evinden başka kaçacak hiçbir yerin olmadığı kabus süreci bütün insanlığı çaresiz kılmıştı. Gelinen aşamada ise maalesef bu kabusun henüz bitmemiş olduğu görülmektedir. İnsanlık birbirine kenetlenerek var gücüyle kendi misyonuna göre büyük mücadelesini sürdürmeye bugün de devam ediyor. Kısaca içinde bulunduğumuz bu pandemi, maalesef birbirlerinden uzaklaşan ve doğayı katleden insanlığın uyanışını gerektiren korkunç bir uyarı niteliğindedir.
Pandemiden sadece birkaç ay önce bir resim yapmıştım ve o resim için bir de şiir kaleme almıştım. Şiir şöyleydi:
Her yıl altı ay
Kış uykusunda kalmalıydı insan…
Her yıl altı ay
Betonların arasından filizlenmeli tomurcuklar,
Çiçek açmalı ağaçlar.
Her yıl altı ay
Orman olmalı yeniden…
Resim dersi veriyor musunuz? Sizce uzaktan resim dersi alan kişi birebir ders alan kişi ile aynı başarıya erişebilir mi? Zira uzaktan eğitim yeni yeni popüler olmaya başladı, uzaktan eğitim hakkında ne söylersiniz?
Uzun zamandır atölyemde resim dersleri veriyorum. Güzel sanatlar liselerine öğrenci hazırladığım gibi, güzel sanatlar üniversitelerinin bütün alanlarına ve güzel sanatların yurtdışı üniversitelerine de öğrenci hazırladım. Hobi olarak ders alan öğrencilerim kişisel sergilerini açacak doygunluğa gelebildikleri gibi ülkemiz resim sanatını taşıyanlara da ortak oldular.
Pandemi sürecini yaşadığımız bu günlerde de çalışmalarımız eksiksiz devam ediyor. Uzaktan resim derslerine geçiş yapan belki de ilk öğretmen olmuşumdur. Şunu çok net söyleyebilirim ki, resim eğitimleri uygulamalı bir ders türü olduğu halde, uzaktan çalışıyor olmamız hiçbir eksiklik oluşturmadı. Karakalem çalışmalarından suluboya ve yağlıboya çalışmalarına kadar istikrarlı ilerleyişimiz sekteye uğramadan devam etmektedir.
“Herkes iyi bir ressam olamaz, oysa herkes iyi bir ressam olacak potansiyeldedir”
Öğrencileriniz ile aranız nasıl? Sizce bir gün onlar da sizin gibi bir ressam olabilirler mi?
Her bir öğrencimi geleceğin sanatçısı olarak görürüm. Bu sebeple uluslararası normlara uygun hassasiyetle ve öğrencinin kişisel özelliklerini gözeterek çalışmaya özen gösteririm. Resim yapmak duygusal bir uğraşıdır. Hayal kurmayı geliştirir, bu da öğrencinin heyecan duymasıyla ve mutluluğuyla doğru orantılıdır. Bu sebeple önce öğrencilerin heyecanını ve mutluluğunu yüksekte tutmayı amaçlarım. Heyecan ve mutluluğun sürdürülebilir hale gelebilmesi ise, öğrencinin geliştiğini fark etmesiyle mümkündür.
Herkes iyi bir ressam olamaz, oysa herkes iyi bir ressam olacak potansiyeldedir. Potansiyelimizi kullanabildiğimiz ölçüde hedeflerimize yakın olabiliriz. Genelde şu cümleyi kullanırım: “Ne kadar nerede olmak istiyorsak o kadar orada oluruz”.
Resim yapmaya nasıl başlamalı ve nelere dikkat edilmeli?
Resim dediğimizde aslında iki boyutlu yüzeye üç boyut oluşturacak bir çeşit illüzyondan bahsetmiş oluyoruz. Doğa, ışık-gölge, açık-koyu, büyük-küçük, ön-arka zıtlık ilişkileri ile algılanır. Bizim yaptığımız temelde bu zıtlıkların bilimsel eğitim metotlarıyla iki boyutlu yüzeye üç boyut oluşturacak biçimde uygulanmasıdır. Önce karakalem eğitimleri ile başlanarak teknik meselelerin çözümlenmesi daha doğru olur. Karakalemde yakalanan teknik desen gücü, açık-koyuda ton zenginliği ve imgesel gücün gelişmesi sonrası boya resimlerine geçiş, çok daha hızlı ilerlemeyi sağlar. Sonraki meselelerde sanat tarihi incelemeleri ile kavramsal, düşünsel ve kişisel eğilimlere göre tarz oluşturma yoluna gidilir.
Denilebilir ki, resim öğrenilir öğretilir bir şeydir. Bu bağlamda ben herkesi iyi resim yapar hale getirebilirim (çöp adam bile çizemem diyen de dâhil). Fakat kimseyi sanatçı yapamam.
Röportaj: Arzu Çevikalp
Röportajın devamı gelecek…
Ht Hayat-Habertürk