Pauline Harmange: “Öfke olmadan hiçbir şey değişme

  • 3 yıl önce
  • 6Dakika
  • 1612Sözcük
  • 150Görüntülenme

“Erkeklerden Nefret Ediyorum” kitabıyla kadınlar tarafından çok fazla ilgi gören Harmange, kadınların dayanışma içerisinde oldukları zaman güçlendiklerini kitabının aralarına serpiştiriyor. Öte yandan da sonuç elde etmek için yasaların değişmesi gerektiğini söylüyor. Bu konuda oldukça cesur olan yazar, hedef tahtası olmayı göze almış durumda, çünkü kitabın adı oldukça iddialı ve sert. Örgütlenmeyi ve olayları farklı gözle analiz etmeyi vurgulayan Harmange, gerçekliği tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor ve korkusuz olduğunu kanıtlıyor. Hepiniz bu maceranın nasıl başladığını merak ediyor olabilirsiniz, kısa bir dipnot geçeyim: tamamen tesadüf eseri… Yazarın Blog yazıları, kitap çıkartmasına vesile oluyor, sebebi de amaca giden yolda verdiği emek… Ataerkillikten dem vuran Harmange, sosyolojik açıdan kuvvetlendirdiği fikirlerini güzel bir şekilde harmanlayarak bu kitabın sosyal sorumluluk projesi olduğunun altını çiziyor ve bilinçlendirmeye yönelik etkisinin önemine parmak basıyor. Ayrıca sonbaharda yeni romanını yayınlayacağının müjdesini veriyor.

“Pandemi döneminde insanların eve kapanmasıyla şiddet daha da arttı”

Bu kitabın Türk toplumu için önemli olduğunu düşünüyorum çünkü Türkiye’de kadına yönelik şiddet çok ağır ve yükselişte. Ataerkil bir toplumda yaşıyoruz. Cinayetler durmuyor. Kadınları koruyan hiçbir kanun ve güç yok. Bu konuda Fransa’da durum nedir?

Fransa’da kadın cinayetleri daha az, fakat yine de ciddiye alınmıyor. Başkan Macron, kadına yönelik şiddetin “beş yıllık görev süresinin en büyük davası” olacağını beyan etmişti ancak fiilen bu şiddetten kurtulmak için çok az şey uygulandı. Pandemi döneminde insanların eve kapanmasıyla bu şiddet daha da arttı. Mağdurlarla sahadaki dernekler ilgileniyor ve kamu finansmanı azaldığı için fazla bir müdahale imkânları yok. Yakın zamanda, birçok cinayet vakasında, mağdurların onları öldüren eşi veya eski eşi hakkında çok sayıda şikâyet dilekçesi verdikleri ortaya çıktı. Bu, polisin ölüm eylemi öncesinde aile içi şiddetle ilgili bu gerçekleri ciddiye almadığını gösteriyor. Şaşılacak gibi değil, ama mevcut sistemin hiç çalışmadığını kanıtlıyor. Adli açıdan da durum aynı: Kadınların uzaklaştırma kararı almaları meşakkatli bir işlem, şiddet uygulayan eş aynı zamanda çocuk babası olduğunda arabuluculuk işlemi de karmaşıktır. Kısacası hiçbir şey yolunda değil.

Sizce ataerkil sistem nedir? Çoğu kadının haklarını savunamamasıyla mı ilgili?

Ataerkillik, gerçekten toplumun tüm katmanlarına nüfuz eden bir sistemdir. Kadınlar istedikleri kadar isyan edebilir ve kendilerini savunabilirler, eğer yürürlükteki yasalar, yapılar, gelenekler ve davranışlar değişmezse, en iyi ihtimalle rüzgâra karşı mücadele ederler, en kötü ihtimalle büyük bir risk alırlar.

Bu kitap fikri nasıl ortaya çıktı? Onu yazabilmek için nasıl bir macera yaşadınız?

Monstrograph editörü, erkek düşmanlığı (misandri) hakkında yazmamı teklif etti. Pek çok feministin onlarca yıllık mücadelesi ve eğitimine rağmen, erkeklerin konuyu kavramadığını fark ettiklerinde hissettikleri militanlık ve tükenmişlik duygusu üzerine bir blog makalesi yazmıştım.

“Erkekler kadınlar hakkında istediklerini yapabileceklerini sanıyorlar.”

Kitabınızda sosyolojik sistemi çok iyi analiz etmişsiniz, erkekler tanrılaştırılmış, tıpkı para gibi. Erkekleri, kadınlarla ilgili her şeye izin verildiğine inandırıyor. Bu durum hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kesişimsel bir okuma çizelgesiyle çalışan feministler ataerkilliği, kapitalizm ve beyaz ırkçılıkla birlikte bir baskı zincirinin halkalarından biri olarak görüyorlar. Erkekler kadınlar hakkında istediklerini yapabileceklerini sanıyorlar çünkü her yerde kadınların değersiz olduğu söyleniyor- fakirler gibi ve ırkı olanlardan biraz daha fazlası gibi.

Ülkenizde cinsiyet üzerinde herhangi bir çalışma yapıldı mı?

1970’lerden itibaren, Mayıs 1968 devrimini takiben, cinsiyet çalışmaları üzerinde dersler önce Paris’te, ardından Fransa’nın başka yerlerinde verilmeye başlandı.

Fransızlar kitabınızı sevdiler mi? Satışlar beklentilerinizi karşıladı mı?

Fransız erkekler, sanmıyorum! Fakat Fransız kadınları, evet. Kitap 3 ayda 20.000’den fazla sattı, mükemmel! Kendilerini ifade edecek sözcükleri bulamadan hissettiklerinin yankısını bu kitapta bulmanın mutluluğunu yaşayan kadınlardan çok heyecanlı mesajlar aldım.

Erkeklerin, kadınlara karşı gösterdikleri bu kötü davranışı değiştirmeleri mümkün mü?

Temel olarak evet, bunun mümkün olduğunu düşünüyorum. Fakat bunu istemeleri gerekiyor. Erkek olmanın doğru yolunu belirleyen ataerkil sistemde kalmak istiyorlarsa kaybedecekleri çok şey var. Ancak, bu sistemden çıkmak istemeleri esastır, aksi takdirde hiçbir şey değişmeyecektir.

“Yetişkin bir erkeğin gerçekten isterse değişmeye karar verebileceğini de unutmamalıyız.”

Erkeklerin, annelerinin yoğun baskısı altında olduğunu düşünüyorum. Bunlardan bazılarının, bu ataerkil sisteme katkıda bulunduğunu düşünüyor musunuz?

Bu baskının köklerine geri dönelim: virilist değerleri oğullarına aktaran anneler de yoğun bir baskıyla karşı karşıya. Anne olduğumuzda toplum nezdindeki değerimizin büyük bir kısmı, doğrudan çocuklarımıza bağlıdır. Anne, ataerkil toplumun istekleri doğrultusunda erkekler mi eğitti? Erkeklerin davranışlarının kaynağı olarak ebeveynleri (aslında genellikle anneleri) suçlamak kolaydır. Ebeveynler (anneler) baskı altındadır, toplumun özüne karşı çıkmak son derece zordur ve ailelerin çocukların ve gençlerin sosyalleşmesi için tek kurum olmadığını unutmamalıyız. Ayrıca yetişkin bir erkeğin gerçekten isterse değişmeye karar verebileceğini de unutmamalıyız. Yetişkin olunca bitmiyoruz, hayat boyunca gelişebiliriz.

Kadın ve erkek arasındaki demokratik eşitlik ilerlemedi çünkü güç olgusu hâlâ hâkim. Sizce kadınlar bugün ne kadar eşit?

Her şey ülkeye, kültüre bağlı, çok karmaşık bir soru. Yalnız yaşadığım batı toplumunda önemli eşitsizlikler mevcut: doğum kontrolüne erişim, kürtaj, eğitim… Yani daha yapılacak çok şey olduğunu söyleyebiliriz.

“Öfke olmadan hiçbir şey değişmez” diyorsunuz. Bu sorunu iyi bir organizasyonla çözebilir miyiz?

Öfkeni organize etmek! Evet, bu tam olarak gereken şey. Biri ya da diğeri değil, ikisini iyi bir şekilde birbirine bağlamaktır. Feminist dernekler kurulduklarından beri bunu yapıyorlar.

“Birbirimizle sağlıklı ilişkiler kurmamız bile çok zor.”

Uyumcular (konformistler), bazı zorluklara direnmezler ve duygularına yenik düşerler. Belli bir rejimle yaşıyorlar. Kadınları farklı şekillerde etkiler. İlişkiler yıkılır. Bunu nasıl değiştirebiliriz? Bizim toplumumuzda evlenmemenin ayıp olduğu, aynı zamanda kişinin seçimini yapmakta özgür olduğu söylenir. Bu durumu nasıl analiz ediyorsunuz?

Toplumun statükosunu sürdürmek için kaldıraçlarından biridir: tam olarak yanıtlanması imkânsız olan çelişkili emirler. İçinde bulunduğumuz sosyal bağlamı dikkate almadan, her bireyin özgür olduğu fikrinde yaşıyoruz. Belirli sosyal sınıflarda veya toplumlarda, ekonomik veya yasal özerkliğe sahip olmayan kadınlar gerçekten bir erkekle evlenmeden yapabilirler mi? Fransa’da bile durum karmaşıktır, geliri iyi olan bekâr beyaz bir kadın bile ev almak için kredi çekmekte zorluk yaşayabilir. O kadar baskıcı bir sistemde yaşıyoruz ki, birbirimizle sağlıklı ilişkiler kurmamız bile çok zor. Aramızda daha muhafazakâr olanlar, muhtemelen mevcut durumdan memnun oldukları için bunu hiç denemiyorlar. Gittikçe daha fazla kişinin bu sistemde tatmin olmadığının ve bir şeylerin değişime geçtiğinin kanaatindeyim.

Burjuva topluluğundan itibaren hâkim olan tüm ataerkil baskılara değindiniz. Yani bu, gerçeği söylemekten korktuğumuzu açıklıyor. Sizce bugün bir şeyler değişecek mi?

İnternetin mümkün kıldığı muazzam iletişim otobanının, fikirlerin dolaşmasını ve bilincin daha da genişlemesini sağlayacağını umuyorum. Kültürler arasında, sınıflar arasında hiçbir zaman bugünkü kadar iletişim kurmadık. Çok ilham verici.

Bu kitap önemli ölçüde sosyolojik ve gerçekçidir. Bunun bilinç seviyemizin gelişmesine yardımcı olacağını düşünüyor musunuz? Yeni bir kitap yazmayı mı planlıyorsunuz?

Umarım, evet, bu kitap bazılarının zihnini açabilir ve bazı kadınlara biraz öz güven verebilir. Bu sadece kısa bir denemedir, feminizm anlaşması gibi algılanmamalıdır, fakat bazı kapıları açar. Sonbaharda ilk romanımı yayınlıyorum ve buna paralel olarak kürtaj deneyimim üzerine kişisel bir deneme yazısı üzerinde çalışıyorum.

Yazı: Arzu Çevikalp

HTHAYAT

Abone Olun
Yeni yazılardan haberdar olun ve bizimle kalın