Hodbinler: Değişime açık olanlara yepyeni bir edebi roman

  • 3 yıl önce
  • 4Dakika
  • 963Sözcük
  • 99Görüntülenme

Klasik roman anlayışını rafa kaldıran Hodbinler, sıra dışı anlatım tekniğiyle hem okuyucuyu düşündürtüyor, hem de okuyucuya beyin fırtınası yaptırtıyor. İroni yaparak, okuyucuyu farklı bir alana taşıyan roman, kültürün önemini vurgulamakla kalmıyor, aynı zamanda sınırların/kalıpların dışına çıkıyor. Bir iç dökme hikayesinin edebi bir dille ortaya konuşu, okuyucunun kafasını karıştırsa da satırlarda yazılanlar aslında gerçeklerin önemli bir yansıması…

Hodbinler

Edebi romanları anlamak zordur, çünkü su misali akıp gitmezler, hikâyeyi okuyucunun omzuna yüklerler ve bu sebeple okuyucu farklı kapıları çalmak zorunda kalabilir. Tıpkı “Hodbinler” romanında olduğu gibi…

Öncelikle “hodbin” sözcüğünün ne anlama geldiğinden söz edelim. Eskimiş bir kelime olan Hodbin (Farsça) öz Türkçe’de bencil anlamına geliyor. Peki, romanın adı neden hodbinler? Hodbinler ile kime/kimlere atıfta bulunuluyor? Saruhan Doğan tarafından kaleme alınan roman, günümüzün bencil insanlarına bir gönderme yaparak, geçmiş yaşantımızın günümüze oranla daha huzurlu olduğunu ortaya koyuyor ve günümüzdeki sistemsel çöküşün insanları uçuruma götürdüğünü dile getiriyor.

Toplum yapısına edebi ve sosyolojik bir bakış atan Hodbinler’in arka kapağında şöyle bir not var:

Hodbinler… Bir hayalde yaşayıp ölecek olsalar bile hayalden de hayattan da zevk alamayanlar, nereye baksa kendini görenler, o hüzünlü mağrurlar…

Yani insanı asıl kirletenin egosu olduğunu öne sürerek, bazı örneklemlerle bozulan insan doğasını otobiyografik bir biçimde anlatıyor. Kendi yaşantısını masaya yatıran Saruhan, iş piyasasındaki sıkıntıları, okuldaki olayları ve aşklarını tek bir potada eriterek ortaya bir analiz raporu çıkarıyor sanki…

Hodbinler
Saruhan Doğan

Hodbinler mi, yoksa empati kuramayanlar mı?

Okunması oldukça güç olan “Hodbinler” ajitasyon yapmadan didaktik bir bütünlük içinde okuyucuya bazı dersler veriyor. Dil zenginliği ve kurgusunun yanı sıra, her satıra sinmiş hicviyle okuyucunun derinleşmesini ve hikâyenin içinde kaybolmasını istiyor, fakat romanın zorlayıcı edebi kelimeleri bunu oldukça yokuşa sürüyor. Hazır yeri gelmişken önemli bir mevzudan bahsedelim. Edebi bir romanı okurken, hikâyede argo kelimeler geçmesini arzu etmeyiz. İşte burada durmak gerek, zira roman bu hususta bizi bir parça hüsrana uğratıyor. Sebebi de şu: Edebi kelimelerin aralarına sıkıştırılmış argo kelimeler okuyucunun romandan uzaklaşmasına neden olabilir, kim bilir belki de bu kelimeler hikâyede acıklı bir parodi oluşturulmak için kullanıldı. Zaten romanın ucunu nereye çekerseniz oraya gidiyor, ne de olsa romanın büyük bir çatısı parodi üzerine kurulu…

Parçalı kurgu ile şekillenen roman, hikâye içinde tek bir hikâye değil, birçok hikâye anlatıyor. Kendi içinde bölümlere ayrılan roman alışılagelmemiş edebi yapıyı okuyucu ile buluşturarak, muğlaklığını ortaya koyuyor. Ters köşe yapmakta ustalığını gösteren Saruhan, genel kültür ve entelektüel seviyesi yüksek okuyuculara çağrı yapıyor adeta… Diğer romanlarda olduğu gibi bölüm numaraları yok, onun yerine isimler ve kodlar var. Birbirinden farklı ve birbiriyle alakalı hikayeleri ortak bir paydaya yerleştiren yazar, aslında kendi üslubunu ortaya koyuyor, yani kendi bilincine göre bir misyon ve algı yaratmaya çalışıyor. Psikolojik ve antropolojik olarak bir alt dünya oluşturan yazar insanların kişiliklerini, sahip oldukları kimlikleri enine boyuna irdeliyor ve bir veri tahlili oluşturuyor.

Romanı okurken okuyucu olarak şu soruları sormamız kuvvetle muhtemel: “Romanın hedef kitlesi kim/kimler?” “Hedef kitle doğru seçilmiş mi? “Ne amaçlandı?” Eğer bu soruların yanıtlarını okuyucu verebiliyorsa yazar başarıya ulaştı demektir. Bu roman kesinlikle gençler için uygun değil, sebebi de ağdalı ve sade olmayan bir üsluba haiz oluşu…

Sahnedeki oyuncular nerede?

Edebiyatın zengin mirası üzerine kurulmuş bir sistem olarak algılayabileceğimiz roman, hayal ve gerçeklik arasındaki dengeyi korumaya çalışıyor. Gülünesi bir macera, trajikomik anılar, komik olaylar, aşk ve ihtirastan doğan ihanet… Kaybedilen üsluba değinen Saruhan, mutluluğun ve pozitifliğin geçmiş zamana ait olduğuna dem veriyor. Bu duyguları çok özlediğini imalı bir şekilde aktararak, o zamana ait her ne yaşandıysa ifade etmeye çalışıyor. Romanın ana karakterinin, hayran olduğu yazara körü körüne bağlı oluşu da cabası! Keskin ve sert fikirlere sahip olan Saruhan, romanını sanki seyircilerin önünde yazıyor, çünkü roman yer yer teatral bir forma bürünüyor.

Yazar nezdinde, “kendi kendiyle alan eden Hodbinler” karakterlerin çocukluktan gençliğe, hatta yetişkinliğe değin yaşadıkları tecrübeler ve göstermiş oldukları sabır oldukça dokunaklı. Yatılı okul yemekhanesinden tutun kıskançlıklara varan öfke krizlerine kadar her şey iç içe… Kimi zaman hatıralar orta noktada kesişiyor, kimi zamansa birbirlerinden ayrılıyor. Bunun yanı sıra, karakterlerin çektikleri acılar ve trajediler silsilesi mizah ile birleşiyor. Hikâyenin eksenini oluşturan bu hayati detaylar okuyucuyu içsel yolculuğa çıkarıyor. Son olarak şunu belirterek noktayı koyalım.

Hodbinler Saruhan Doğan’ın ilk romanı.

Not: Romanı okurken, mutlaka elinizin altında bir sözlük bulunsun.

Yazı: Arzu Çevikalp

arzu.kultursanat@gmail.com

HTHAYAT

  • Hikaye
3.5

Yazar Hakkında

1986 yılında Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra 1990 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi, İngilizce İktisat Bölümü’nden mezun olan Doğan, London School of Economics and Political Science’da Ekonomi Master Derecesini aldı.

Sending
User Review
0 (0 votes)

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Abone Olun
Yeni yazılardan haberdar olun ve bizimle kalın