Şiddet

  • 7 yıl önce
  • 10Dakika
  • 2777Sözcük
  • 122Görüntülenme

Şiddetin dozunu arttıran Saw filmi

Günümüzün en kanlı ve en şiddet dolu filmlerinden biri olarak bilinen “Saw” (Testere) hayatlarına değer vermeyen, hayatlarını sevmeyen, dibe vurup yükselemeyen kişilere şiddet kalıplarıyla ders vererek “işte siz insan olmayı unuttunuz ve bu nedenle acı çekmelisiniz” diyerek onlara ölümcül oyunlar hazırlar. Altında ne var diye soracak olursanız, buna şu şekilde yanıt vermek doğru olur: Acı çekmek, acılardan beslenmek ve intikamla gelişen öldürme isteği… Tabi şunu da unutmamak lazım, tüm bu içsel derinliğin kaynağı geçmişte yaşanılanların bugüne gölge düşürmesidir.

Kızgınlığa kızgınlıkla, kavgaya kavgayla, intikama intikamla, öfkeye öfkeyle karşılık vermek “Saw” filminin mekanizmasını oluşturmakla kalmaz, aynı zamanda seyirciyi gerçeklerle yüzleştirir. Aslında bunların kaynağı şiddettir. Tüm bunlar şiddetten doğar. Şiddettin özü aynıdır, ama şiddet filmlere farklı şekillerde yansır. Şiddet aynı kökten çıkar ama farklı dallara ayrılır, çünkü inikas şekilleri birbirine benzemez. Şu bir gerçektir ki, şiddet güçten destek alır, güç de ataerkil toplum yapısının olmazsa olmazıdır, fakat bazen değişik yöne evrilen olaylarla da karşılaşmamız mümkün… Örneğin “Mad Max Fury Road” filminde kadınları ezen bir yönetim hakimken, içlerindeki asıl gücü kullanan Furiosa durumu lehine çevirir, sebebi de korkusuz ve cesur oluşudur. Güç yalnızca fiziksel olarak kullanılmaz, güç var oluşun bir simgesidir. Onu nasıl kullanabileceğimiz bizim elimizdedir. Bu satırlara yansıyan şiddeti bugüne kadar en iyi anlatan film ise hiç şüphesiz A Clocwork Orange” (Otomatik Portakal) filmidir.

Şiddet-Fiziksel ve ruhsal yaptırım hayatımızda nasıl bir yere sahip

Şiddet ve toplumsal eleştiri

Ahlaki değerlerin neredeyse sıfıra vurduğu bir toplum yapısı düşünün… Her şey çökmüş. Kötü ve iyi bile birbirinden ayırt edilemiyor. Ne kadar trajik değil mi? işte karşınızda Otomatik Portakal! Psikolojik teoriler üzerine kurulu film; şiddet ve suçu nasıl çözeriz sorusuyla yola çıkarak, değişen dünya düzeni ve bu değişimin insanların üzerindeki sert ve kalıcı etkilerini, suça ve şiddete olan eğilimi derin bir şekilde anlatır. Bir gençlik çetesinin insanlara uyguladıkları şiddeti Alex (baş karakter) üzerinden perdeye yansıtıyor oluşu ise gerçekten takdire şayan… Filmde, toplumsal değerler çatıştığı için insan doğasına olan aykırılık giderek kuvvetlenir. Net bir ifadeyle film; insanlar yoldan çıkınca işte böyle oluyor diyor!

Başka bir okumayla; modernleşme ve değişim sancıları içinde kıvranan bir toplumda bireylerin ne kadar özgür veya baskı altında olması gerektiği sorgulanıp tez ve anti-tez geliştiriliyor. Sözün özü; film karakterin gözünden nokta atışı yapıyor. Romandan adapte edilen filmin çok değişik bir mizah anlayışı var. Bakın roman yazarı konu hakkında ne söylemiş: “tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna bir baskı yöntemi uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum.” İnsanlar gerçekten otomatik işleyen bir makine olabilir mi?
Günümüz zaten bu anlatılanların en kötüsü ile mücadele ediyor. İnsanlık giderek daha kötüye gidiyor ve bu film gerçek olmaya başlıyor. Kubrick bu filmin gerçek olacağını yıllar önce görmüş demek ki…

Previous 1 2 3 4 5 Next

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Abone Olun
Yeni yazılardan haberdar olun ve bizimle kalın