Çocuklarla Maker Hareketi ve Teknoloji

  • 7 yıl önce
  • 8Dakika
  • 2104Sözcük
  • 88Görüntülenme

Teknolojinin yaygınlaşması, erişilebilirliği, gündelik yaşamı kolaylaştırmakta; teknolojik gelişmelere özellikle çocuklar, daha çok ilgi göstermekte. Maker Hareketi henüz çıktıları ayrıntılı incelenmeyen çok yeni bir alan olsa da dijitalleşen bir dünyaya doğan çocukların teknolojiyle büyümeleri ve bu anlamda kaçınılmaz bir etkileşimin olması gerektiği konusunda uzmanlar gittikçe hemfikir olmaya başladı.

Maker Hareketinin eğitime entegre olması ve yaygınlaşması, eğitimin süreciyle çıktısının önemli ölçüde değiştireceği öngörülüyor. Geleceğin dilinin kodlama olduğu düşünülürken, eğitim sisteminin başta olmak üzere, öğretmenlerin, ailelerin ve konunun öznesi olan çocukların bu duruma nasıl adapte olacağı önemli bir tartışma konusu. Artık dijitalleşen bir dünyada eğitimin bu gelişmelerden uzak kalması tabii ki düşünülemez.

Eğitimin sürekli gelişen canlı bir sistem olduğu varsayımıyla düşünürsek, teknolojiden beslenip Maker Hareketiyle sürecin sürdürülmesi kaçınılmaz. Çocukların henüz çok küçük yaşlarda kodlama öğrenmesinin önemi ve üretici düşünmeye yönelik girişimlerinin desteklenmesi oldukça değerli. Çocukların kendi ürünlerini ortaya koyduğu Maker Hareketinin anlamını, eğitimi dönüştürdüğü evreyi, teknolojinin çocuklar için olumsuzluklarını ve daha fazlasını Makers Türkiye Kurucusu Ongun TAN ile konuştuk. ?

  • Maker Hareketi nedir? Çocuklara bu hareketi nasıl anlatıyorsunuz?

Maker Hareketini, kendin yap kültürünün teknolojiyle birleşmesi, toplumun inovasyona ve üretime katılması olarak tanımlayabiliriz. Aslında bu hareket, yemek yapmaktan robot yapmaya kadar bir üretim kültürü. İlk kez 2007 yılında ABD’de Make Media kurucusu Dale Dougherty tarafından ortaya atılıyor daha sonra ilk Maker Faire (Maker Panayırı) yapılıyor. Bu hareketi insanlar görünce ilgileniyor ve hareketin etkileri tüm dünyaya yayılıyor. Aslında bu teknolojik üretim araçlarının ucuzlaşması ve kolaylaşmasıyla herkesin teknolojik ürünü prototiplemesini sağlayan bir hareket. Üç boyutlu yazıcıların ve geliştirme kartlarının çıkması, basit kodlama platformları işin kodlama tarafının yapılmasını sağlıyor. Ön ve arka yüzünü kodlayınca teknolojik ürün denilen şey ortaya çıkıyor. Teknolojik kısmının ön planda olması, teknolojinin şu anda çok önemli olmasıyla açıklanabilir. Yeni Dünya teknolojikse çocukların teknolojiyle iç içe olmalarını sağlamak oldukça önem arz ediyor.

Çocukların yeni çağda teknolojinin faydalarını, teknolojiyle üretmeyi, teknolojiyi üretmeyi biliyor olmaları lazım. Maker Hareketi de bunun için çok iyi bir araç. İlk başta çocuklara bu hareketi öğretmek için Maker Çocuk’u kurdum. Maker Hareketi o dönemler pek bilinmiyordu ve o dönem Maker Çocuk’la bir buçuk senede birçok kurumsal firmanın sponsorluğunda on bin çocuğa eğitim verdik. Daha sonra Maker Çocuk’u devredip Makers Türkiye Çocuk programlarını lanse ettim. Burada da şu an kurumsal firmalara daha yüksek rakamlarda, daha fazla etki yaratacak projeler yapıyoruz. Sergi, eğitim ve atölye derken yetişkinler için de etkinlikler yapmaya başladık. Tüm bu çalışmalardan sonra Teknoloji ve İnsan Kolejleri’ni (Tink) kurduk ve şu an okul aracılığıyla da Millî Eğitim Bakanlığı ile bu uygulamaları devam ettiriyoruz.

“Bir şeyi yaptım demekle yapmak arasında büyük bir fark var.”

  • Maker Hareketi, eğitimi nasıl değiştiriyor ve ileride nasıl geliştireceğini öngörüyorsunuz?

Çok ciddi etkiliyor. Bir şeyi yaptım demekle yapmak arasında büyük bir fark var. Şu ana kadar olan eğitim sistemi genelde konu anlatımına odaklı olduğundan görselleştirme, oyunlaştırma, fizikselleştirme ve üretim ikinci planda oluyor hep. Maker Hareketiyle dersi her gün somut hale getirebiliyorsunuz. Robotikle tarih, İngilizce, fizik de işleyebilirsiniz. Çocuklar bu uygulamaları gördüğü ve ne kadar olduğunu fark ettikleri anda zaman kavramını unutuyorlar. Bu araçlar ucuz ve kolay olmasından dolayı hata yapmaya pay sağlıyor ve böylece çocuklar bol bol hata yaparak öğreniyorlar. Hatadan öğrenmek en iyi öğrenme yollarından biri. Çocuklar, hiç hata yapmayacağını düşünerek kendine bariyerler öreceklerine, hata yapıp inovasyonun önünü açabiliyorlar. Çocuklar birebir bunu yaşayarak deneyimliyor ve biz de bunun geri dönüşlerini onların ürünlerinden görebiliyoruz.

Makers Türkiye
Ongun Tan ile Esra Şahin
  • Çocuklar artık Maker Hareketi ile mi büyümeli? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Çocuklar için Maker Hareketi felsefesi ve araçları oldukça gerekli. Bilgiye erişmek için İngilizce ne kadar gerekliyse, Maker Hareketi de o kadar önemli. Teknoloji dünyasının nasıl çalıştığını bilmeleri geleceği inşa etmeleri açısından çok değerli. İlerde yazılımcı olmayabilirler ama hangi işi yaparlarsa yapsınlar bir web siteleri olacak ya da bir program yazdırmak zorunda kalacaklar; söz konusu bu becerilerse teknolojik yetkinliklerden geçiyor. Maker Hareketi, deneyerek gördüğü bu döngünün ABC’si oluyor. Maker Hareketini üçe ayırıyorum: üretim – tasarım, elektronik-robotik ve kodlama. Ebeveynlerin ve öğretmenlerin çocuklara bu alanları tanıtıp hangisine ilgi duyuyorsa o taraftan ilerlemelerini sağlamalarını ve çocukların ilgi duydukları alana yönlendirmede yardımcı olmaları gerekmektedir. Çocuğu sıkmadan kendisinin deneyimlemesine fırsat vererek öğrenmesini sağlayabiliriz.

“İlk başta çocukların algoritmik düşüncesini sağlayacak oyunlar oynatıyoruz.”

  • Maker Hareketi ile inovasyona dahil olmanın yaşı var mıdır? Varsa çocuklar için yaşın alt sınırı sizce kaç olmalıdır?

Biz basit kodlama platformlarına beş yaşından itibaren başlıyoruz. İlk başta çocukların algoritmik düşüncesini sağlayacak oyunlar oynatıyoruz. Aslında 4 yaşından itibaren de önerebiliriz, örneğin kızım dört yaşındayken onunla Biz beş adımda banyoya nasıl gideriz? gibi sorularla bu uygulamalara başladık. Önce sırtımda taşıyarak yapıyordum, daha sonra bunu iPad üzerinden de denedik. Ama gözle görülür çıktılar yaklaşık sekiz yaşından sonra başlıyor. On ile on dört yaşındaki çocuklarsa bahsettiğim, üretim – tasarım, elektronik-robotik ve kodlamanın her boyutuna hâkim olabiliyorlar.

“Önemli olan bu teknolojilerin içeriğinin düzgün olması ve öğretmenin de buna kültürel olarak alışmasıdır.”

  • Türkiye’de çocuklar okullarda nasıl bir teknoloji eğitiminden geçiyor? Sizce bu eğitim yeterli mi?  Sizin kurucu ortaklığını yaptığınız liseden biraz bahseder misiniz?

Türkiye ve hatta dünyada çocukların okullarda yeterli bir teknolojik eğitimden geçmediklerini düşünüyorum. Sektörler nasıl teknolojiye hazırlıksız yakalandıysa eğitim kurumları da dijital dönüşüme hazırlıksız yakalandı. IPad ya da akıllı tahtanın içeriği olmadıktan sonra, sınıflara koymak işin en kolay yanı. Önemli olan bu teknolojilerin içeriğinin düzgün olması ve öğretmenin de buna kültürel olarak alışmasıdır. Okullarımızda akıllı tahta olmayan sınıflarda öğretmenlerimizin bu konuda bir ihtiyaç hissedip bizden istemesini bekliyoruz. Öğretmen istemeden zorla sınıflarına akıllı tahta kurmak anlamsız. Tink’te bu konuya çok dikkat ediyoruz. İçeriğine ve çıktıya önem veren bir program uygulamayı, çocukların kendi robotlarını yapmalarını ve çıktı odaklı hikayelerinin olmasını biz daha çok önemsiyoruz. İçerik ve kültür konusu hallolduktan sonra akıllı tahtalarla iPadler daha işlevsel olarak kullanılacaktır.

  • Ülkemiz dışında incelediğiniz bilişim odaklı eğitim sistemine sahip, çıktılarını olumlu bulduğunuz bir ülke var mı?

Teknoloji okullarını ziyaret etmek için İsveç’e gittim. Uygulamalar, beni çok etkiledi. Proje tabanlı eğitim, teknolojinin amaç değil araç olması, işi daha iyi öğrenmek için akran öğretimi, okul duvarlarının olmadığı ve sınırsız diye tabir edilecek okulları gördüm. Devlet okullarında bizi çocuklar karşıladı ve hepsinde teknolojinin kullanıldığı dört farklı ders gezdik. Çocuklar genel kültür dersinde kendi web sitelerini yapmışlar ve bu sitede Almanya ve İsviçre’yi karşılaştırarak sunum yapıyorlar. El işi dersinde tamamen proje tabanlı etkinlikler yapılıyor. Öğretmenin tamamen mentöre dönüştüğü ve öğrencinin de sürekli bir araştırma yapması gerektiğini gözlemleyebiliyorsunuz. Çocuklar proje tabanlı anlatarak ve üreterek eğitim sürecinin öznesi olmaları bana göre çok iyi bir örnekti. Okul yönetimi de ki bu devlet okulu, yaptıkları tüm çalışmaları rapor haline getirip bunu bir OECD raporu haline getirmeyi başarmış. Okulun her noktasında üretim kültürü hâkim.

“İnovasyon dediğimiz şey bilgi, özgüven, doğru kişiler ve doğru insanlardır.”

  • Öğrenci gözüyle eğitim teknolojileri ve maker hareketi ile ilgili bir araştırmanız, anınız veya gözleminiz var mı? Varsa bizimle paylaşabilir misiniz?

Bizler bu konuda araştırma yapmaya yeni başladık. Çocuklar atölyelerimizde mola vermek istemiyorlar ve bu konuda motivasyonları oldukça yüksek. Çocukların araştırma motivasyonları ve özgüvenleri gittikçe yükseliyor. İnovasyon dediğimiz şey bilgi, özgüven, doğru kişiler ve doğru insanlardır. O özgüveni alınca çocuk, doğru eğitim ya da doğru eğitmenle, doğru interneti birleştirince görüyorsunuz ki çocuk, çok ciddi anlamda üretebiliyor ve girişimcilik hikayeleri olabiliyor. Ancak bir rapor olarak benim de rastladığım bir çalışma maalesef şu an yok.

  • Çocukların teknolojiyi kullanmalarının sakıncaları sizce neler olabilir?

Her şeyin fazlası zarar. Teknoloji hayatımızı kolaylaştırıyor ama aynı kural onun için de geçerli. Teknolojinin aşırı kullanılması çocuklarda asosyalleşme problemleri doğurabilir. Sürekli ekran başında oturup tüm dünyasının o pencere olduğunu kabullenen çocuk dış dünyaya yabancılaşabilir. Sosyalleşme oldukça önemli ama çocuğun dijital sosyalleşip insani sosyalleşme kısmını ihmal etmemesi gerekli. Ayrıca hareketsizlikten bel, sırt, boyun ağrısı gibi fiziksel sağlık bozuklukları olabileceği gibi göz kuruluğu ve uykusuzluk gibi sorunlara da neden olabilir. Çocuğun kullandığı bilgisayarı da iyi filtrelemek gerekli. Çocukların görmemesi gereken yetişkinlere özgü sitelerin de çok iyi filtrelenmesi ve çocuğun da bu konuda bilgilendirilmesi gerektiği unutulmamalıdır.

“Ben, “iPad yasaklansın!” “Teknoloji yasaklansın!” gibi bir algıya kesinlikle karşıyım.”

  • Bilişim odaklı bir eğitim sistemine geçişin konuşulduğu bir çağda, öğretmenlere ve ebeveynlere teknolojiyi hayatına adapte etmiş bir çocuk yetiştirme konusunda tavsiyeleriniz var mı?

Ben, “iPad yasaklansın!” “Teknoloji yasaklansın!” gibi bir algıya kesinlikle karşıyım. Olabildiğince genç yaşta bana göre dijital dünyada teknolojinin kullanımının başlaması gerektiğini düşünüyorum. Eskiden çocuk saatlerce kütüphanede kitap arayıp araştırma yaparken, şimdi de internette bilgi arıyor. Tabii bu teknolojiyi çocuğun nasıl kullandığı çok önemli. Çocuğun oyunu oynaması güzel ama çocuğun oyunu yapması da sağlanabilir.Çocuk hayatta kendi farkındalık düzeyini sağlayabiliyor mu, bu döngüye girebiliyor mu? Bu soruların yanıtı çok önemli. Bu döngüye girdikten sonra teknolojiyi kullanarak, çocuğun amacına ulaşması daha da hızlandırabilir. Teknoloji bu anlamda ve dozunda kullanırsa faydalı olacağını düşünüyorum. Ebeveynlerin de bu konuda çocukların meraklarını keşfetmelerine yardımcı olmalarını öneriyorum. Çocuk hangi tarz oyunu oynuyor diye bir araştırma yapmaları ebeveyne çocuğunun ilgisi konusunda bir mesajdır aslında. Çocuğun girdiği sosyal ağlarda neler yaptığına dair ebeveynlerin kontrolleri belki de ebeveyne ciddi bir içerik bilgisi verebilir. Çocuğa baskı yapmadan bunları öğrenebilirler ve bunu faydaya dönüştürebilirler.

Ongun Tan hakkında daha fazla bilgi için;

https://www.onguntan.com/

https://www.facebook.com/makersTurkey/

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Abone Olun
Yeni yazılardan haberdar olun ve bizimle kalın