Kara Para Aşk hapsetti bizi televizyon kutusuna…
Uzun süre sonra yeniden karmaşanın içinde bulduk kendimizi… Kara Para Aşk hapsetti bizi televizyon kutusuna… Sanki “Son” dizisinin bir başka versiyonunu izliyoruz. Acaba o son, bu son olabilir mi? Belki de sonlar karışmıştır. Kim bilir…
Nihayet beklenen dizi “Kara Para Aşk” Atv ekranlarında başladı. Şu ana kadar üç bölümü yayınlanan “Kara Para Aşk”, genel itibariyle başarılı bir aksiyon-gerilim. 2012 yılının başarılı polisiye-gerilim dizisi Son’un neredeyse muadili olan “Kara Para Aşk”, mistik öğelerle donattığı hikaye örgüsünü oldukça komplike hale getiriyor. Alabora olan bir gemi misali yoluna devam eden “Kara Para Aşk” izleyiciye bol bol bulmaca çözdürtmeyi hedefliyor. Tabi bu bulmacalar sürekli yer değiştireceği için, bulmacaları çözmüş sayılmayacaksınız. En azından bulmacalar yeni şifrelerin anahtarı olacak. Anahtarları bulup kapıları açtığınız zaman, kendinizi çok farklı bir ortamda bulacaksınız. Gizem ve aşkın büyüsü ile hafızalarınızı zorlayarak, olaylara müdahil olan karakterleri ve yan olayları analiz edip, beyninizde önceden kodlanmış olan teorisel açıklamakların karşılıklarını arıyor olacaksınız. Şimdi diyorsunuz yine mi bulmaca çözeceğiz diye. Evet, hep beraber çözeceğiz. Bu sefer aşk ikinci planda yer alacak gibi gözüküyor. Ağırlıklı olarak kovalamaca sahneleri ekranları süsleyecek. İnsanları robotlaştıran içi kof dizileri izlemektense Kara Para Aşk’ı izlemek en doğru kararlardan biri…
Akıl oyunlarının ön planda olduğu Kara Para Aşk
Akıl oyunlarının ön planda olduğu “Kara Para Aşk” Toygar Işıklı’nın müzikleriyle daha da gerilimli hale gelecek. Ancak dizinin birinci ve ikinci bölümlerinde farkına vardığımız çok önemli bir detay var, o da Son dizisinden transfer olan müzikler… Dizinin handikabı olarak nitelendirebileceğimiz yinelenen müzikler ekran başındaki seyircilere “Son” dizisini anımsatabilir. Zaten “Son” dizisinin müziklerini Toygar Işıklı yapmıştı. Keşke benzer müzikler bu diziye de sirayet etmeseydi. Neyse biz gelelim dizinin incelemesindeki ayrıntılara… Bazı kişiler bu diziyi aşk ikinci planda kalıyor diye izlemeye korkabilir ama burada önemli olan dizinin verdiği mesaj. Sonuçta matematik denklemi çözmüyorsunuz. Korkmayın kimse size iğne batırmayacak, arkanıza yaslanın ve izlemeye devam edin. İçeriğindeki bazı mantık hatalarını da görmezden gelmeyi unutmayın. Bu sorunsala rağmen, baştan sona kadar heyacanla akan hikaye hayatları allak bullak olan Polis Ömer’in ve iflas eden Elif’in yollarını kesiştiriyor. O noktadan sonra her şey değişiyor. Tıpkı Titanik’in batan gemisi gibi… Yalpalanıp duruyorlar.
“Son” dizisi giriyor
Geçmişte yapılan hataların bedelini Ömer ve Elif ödüyor. Ve araya yine “Son” dizisi giriyor… Bu “Son” da iyice kara kedi oldu, araya girip girip duruyor. Husumet nedeniyle sarpa saran olayların sorumlusu olan kötü karakter yine yapacağını yapıyor. Ama bu sefer karakterler yer değiştirmiş durumda. Son’un baş komiseri Erkan Can burada kötü adam. Yine gizli kapaklı işler dönüyor. İpuçlarını takip ederek yeni yönergelere doğru yöneliyoruz. Bu yüzden dizi neden, nasıl ve niçin sorularını sormamıza olanak sağlıyor.Buraya kadar herşey tamam da, dizinin ikinci bölümünde Elif’e ait olmayan içi para dolu çantanın dış hatlarda sorunsuz olarak kontrolden geçirilmesine ne demeli? Bunun mantığını çözemedik. Anlayan olduysa lütfen açıklasın. Çünkü biz buna açıklık getiremedik Tabi bir de Elif’i canlandıran Tuba Büyüküstün’ün İtalyanca konuşması devreye girince dizi gitgide enteresan olmaya başlıyor.
Kara Para Aşk ve İtalyanca
Rivayete göre; Tuba Büyüküstün İtalyanca’ya ilgisi olduğu için rolü kapmış. Ve hatta İtalyanca’yı öğrenmek için bir hayli sıkı çalışmış. Ama dizi boyunca hep aynı ölçüde oynayan Büyüküstün ne yazık ki bazı sahnelerde pasif kalıyor. Fiziksel olarak; masum bir yüze sahip Tuba Büyüküstün’ün çıtı pıtı oluşu da zengin aile karakteriyle örtüşmüyor. Biraz saf ve savunmasız! İçinde kötülük yok. Gelelim Polis Ömer’e… Engin Akyürek’in can verdiği Polis Ömer karakteri biraz ukala ve espiritüel… Hatta bazen şaka yollu Elif’e takılabiliyor. Psikopat bir katili oynayan Erkan Can ise biraz donuk…. Role iyi oturmadığı aşikar. Oyuncu seçimlerine belli ki çok özen gösterilmemiş. Oyunculuk dışında çoğu şey normal gözüküyor. Hikaye düzgün bir şekilde akıyor, dozajı da iyi ayarlanmış. İçerisindeki gizeme de diyecek laf yok!
Ancak bazı kişiler, entirika yok bu nasıl bir dizidir diye düşünebilirler, eh haksız da sayılmazlar. Neticede Türk seyircisi entirika ile özdeşleşmiş durumda. Çarpıtılmış aşk hikayelerinin ekranları süslemesi ve izleyiciyi makinalaştırması zaten fazlasıyla yetiyor. Beyin jimnastiği yapmadan dizi izlenmez ki!
Netice itibariyle “Kara Para Aşk” başarılı bir dizi. Bu gerçek yadsınamaz. Bazı sahnelerdeki üstü kapalı detaylar daha fazla belirginleştirilip, altı daha fazla kazınırsa her kitlenin ilgisini çeker. Yoksa balon gibi havası sönebilir.