Alışılmışın dışında herhangi bir özel durumu olan, yetersizlik gösteren ve belirli kriterleri sağlayamayan insanlara ‘engelli’ diyoruz. Bazen ismi değişiyor bu kişilerin, özel durumu olan bu bireylere sakat ve özürlü gibi sıfatlarla hitap edebiliyoruz. ‘Bu hitapları onlar nasıl karşılıyorlar? Özel durumu olan bireylerin hayatları nasıl? Bizim normalimiz onlara göre nedir?’ gibi bir sürü soru sorabiliriz. Bir eğitimci olarak benim en çok ilgimi çeken, özel ihtiyacı olan bu bireylerin nasıl eğitim aldıkları yönünde. Bu bireyler eğitim yaşantısında ne gibi zorluklarla karşılaşıyorlar, iş hayatında ne oluyor? Ailesinin desteği ne ölçüde özel durumu olan bireylerin hayatlarını değiştiriyor? Peki ya eğitim-öğretim süreçleri nasıl ilerliyor?
Engelliler Kanunu’na göre; ‘Hiçbir gerekçeyle engellilerin eğitim alması engellenemez. Engelli çocuklara, gençlere ve yetişkinlere özel durumları ve farklılıkları dikkate alınarak, bütünleştirilmiş ortamlarda ve engelli olmayanlarla eşit eğitim imkânı sağlanır.’ Bu kanunun iyi bir açıklama olduğu düşünülebilir ama engellilerin hem engel boyutu hem de çevresel faktörlerin hayatlarına etkisi de göz ardı edilmemeli. Eğitimde engelli bireylerin özellikle göz ardı edilmemesi, onların her yönden desteklenmesi ve iş hayatına da katılmalarının sağlanması önem arz etmektedir. Çünkü biliyoruz ki engelli olsun olmasın her insan değerlidir.
Dünya da çok fazla engelli birey var ve bu bireylerin desteklenmesi hem kendileri için hem de ülkelerin gelecekleri için oldukça önemli. Ülkemizde de bu konuda önemli bir figür Elif Gamze BOZO. Engeline rağmen sanatla uğraşması, üniversite okuması, ‘Home Office’ çalışması, başka ülkelere seyahat edip fotoğraf çekmesi, sergiler açması, kitap yazması ve daha fazlası… Yaptıkları sadece engelli bireyler için değil, tüm insanlar için ilham verici. Engelli bireyler için eğitimi ve kendisinin deneyimlerini ‘Kendime Engel Olamıyorum’ diyen, fotoğrafçı, yazar ve 2011 yılında Dünya Engelliler Günü dolayısıyla ‘Yılın En Başarılı Engelli Genci’ seçilen Elif Gamze BOZO ile konuştuk.
Kısaca eğitim yaşantınızdan bahsedebilir misiniz?
İlkokulu ve ortaokulu normal örgün öğretim olarak okudum. Lise yıllarım da, -süper lise deniliyordu o zaman- yüksek puanla iyi bir liseye başladım. Cam kemik hastalığıma bağlı olarak, bir süre sonra skolyozum (sırt eğriliği) ilerledi ve yarıda bırakmak zorunda kaldım. Daha sonra açık liseden devam ettim. Üniversiteyi, Hacettepe Üniversitesi Radyo Televizyon bölümünü kazandım. Ancak 2005 yıllarında üniversiteler de engellilere uygun koşullar yoktu. Açık öğretim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü okuyarak eğitim hayatımı tamamladım. Şimdi ikinci kez üniversite okumak istiyorum.
Hem ulaşım hem de okulun fiziksel koşullarını düşündüğümüzde, okula gittiğiniz dönemlerde engelinizden dolayı ne gibi zorluklarla karşılaştınız?
Bunu saymakla bitiremem. Rampalar yoktu. Okul sıraları bana uygun değildi. Babam özel sandalye yaptırmıştı. Benim sınıfım üçüncü katta idi. Annem beni her gün o üç katı kucağında çıkarıyordu. Ve okul yönetimi sınıfı giriş kata almamak için direndi. O dönemler de engelli bireylerin okuması çok tuhaf karşılanıyordu.
Sizce engelli çocukların bir sınıfta ya da okulda olması mı, yoksa engeli olmayan çocuklarla kaynaşmaları adına diğer çocuklarla aynı sınıfta olmaları mı daha iyi olabilir?
Eğer engelli ailesinin şartları el veriyorsa, her çocuk gibi engelli olmayan okullar da okumalı, her öğrenci gibi okul sırasına oturmalı. Engelli olmayan arkadaşlarıyla beraber kaynaşmalı. Kendini ifade edebilmeli ve tabii engelli olmayan öğrencilerin de toplumsal farklılıkları görmesi sağlanmalı. Ortopedik engellilerin özellikle normal her çocuk gibi okula gitmeli. Zihinsel ve ortopedik engelliler için yapılan bazı okullar var. Bence bu okulların sadece özel eğitim gerektiren zihinsel engelliler için rehabilitasyon merkezi gibi düşünülmeli. Özellikle fiziksel engellilerin engelli olmayan öğrencilerle okuması gerek.
Ailenizde veya çevrenizde ‘ Sen engellisin, yapamazsın.’ korkusu oldu mu? Ya da çevrenizde ‘ okuyup da ne olacaksın?’ tepkileri oldu mu?
Ailem bana çok destek oldu. Bizim evde ‘’engelli’’ kelimesi konuşulmadı. Akraba ve çevremizdeki insanlardan çok olumsuz tepkiler aldım. Benim okuyacağıma ailem dışında hiç kimse inanmadı. Hatta annem beni okula götürüp getirmekten yorulup, bırakacağını düşünenler oldu. Ama biz ailece çok kararlıydık. Okulu bitirdiğimde de yine aynı şekilde, ‘’Seni işe kimse almaz. Ne yapacaklar seni? Seni bu halinle çalıştırmazlar ’’ diyen çok akrabam oldu. Bunlar beni pes ettirmedi. ‘’Önyargıları yıkmalıyım.’’ dedim ve öyle de oldu. O, zamanın da olumsuz cümleler söyleyen kişiler, bugün sadece takdir ediyorlar.
Eğitim almanızla özgüveninizin artması ve ardından üretime başlamanız size ne hissettirdi?
‘’Hedefe ulaştım.’’ dedim. Ben sadece kendi adıma değil, bütün engelliler adına başarmam gerektiğine inandım. Kurumsal bir şirkette çalışıyorum. Ben işimi doğru yapmalıyım ve başarmalıyım ki, benden sonra buraya bir Elif Gamze daha gelsin diye düşündüm ve hep ilkem de bu oldu. Her aldığım ödül de, bir sonra ki adımı düşünüyorum. Sonra ‘’Bu ödüle layık olabilmek için üretmeliyim’’ deyip, tekrar çalışmaya başlıyorum.
Sizin eğitimli bir birey olmanızda, sanatla uğraşmanızda ve hayatla bu kadar barışık olmanızda ailenizin rolü nedir?
Ailem beni ‘’engelli’’ tanımlamasından çıkardı. Normal bir birey olarak düşündü. Sadece hastalığım beni çok zorladı. Ameliyatlar tedaviler vs. Onun haricinde önümde hiçbir engel yoktu. Zaten olan bütün engelleri ailem ortadan kaldırmıştı.
Fotoğraf çekmenizin yanı sıra şiir yazıp resim yapıyorsunuz. Bu gerçekten ilham verici. Kendinize engel olamadığınızı, hem çalışıp hem de sanatla ilgilendiğinizi biliyoruz. Kişisel gelişiminizin bu denli iyi olmasını neye borçlusunuz?
Anneme borçluyum. Benim sanat ruhumu annem besliyor. En ağır hastane dönemlerimde yatağımda yatarken annem beni sanatla iyileştirdi. İçimde bitmek tükenmek bilmeyen sanat aşkı var. Her gün yeni şeyler öğrenmeliyim. Çok okumalıyım çok gezmeliyim tıpkı bir seyyah gibi. Öğrendiklerimi insanlara aktarmalıyım.
Engelinizden dolayı herhangi bir karamsarlığa düştüğünüz bir an oldu mu? Pes etmeyip hayata tutunmanızı sağlayan bu enerjinizin kaynağı nedir?
Evet. Ağır tedavi sırasında ‘’Bitti buraya kadar’’ dediğim anlar oldu. Ama Annemin, yani ailemin kararlılığı beni tekrar tekrar hayata bağladı. Sizin yaşamanız için, mutlu olmanız için mücadele eden bir aileniz olursa, o kuytu karanlıktan çıkıyorsunuz. Ben ailemin verdiği emeği karşılıksız bırakmamak için mücadele ettim.
Sizin gibi özel güçlüğü olan bireylere tavsiyeleriniz nelerdir?
Tavsiye edemiyorum. Her engellinin koşulları, ailesi psikoloji ve çevresi çok farklı. Ama tek diyebileceğim şu olabilir; Özellikle engelli çocuğu olan annelere, ‘’Lütfen çocuklarınızı okutun, pes etmeyin. Çocuğunuzun uzuvlarının eksik olması onun ayıbı ya da sizin eksikliğiniz değil. Her insan biraz farklıdır. Her zaman şunu derim ‘’Ve bizler farklılıklarımızla güzeliz.’’
Engelli öğrencilerin eğitimleri, öğrenim yaşantılarında izleyecekleri yol, sosyalleşmeleri ve hayata tutunmaları ile ilgili öğretmenlere ve ebeveynlere tavsiyeleriniz nelerdir?
Daha önce de belirttiğim gibi engelli aileleri pes etmeyecek. Eğitimcilerin engelliler konusunda çok eksikleri var. Başta toplumun önyargısı var. Önyargılar öyle zor kırılıyor ki… Engelli çocuğu olan anneler genellikle hem eğitimde, hem de bakımı konusunda tek bırakılıyor. Babalar bu işten oldukça uzak… Eğitimciler ise, özellikle de okul yönetimi engelli bireyi okula almamak için hep zorluk çıkarır. Bu benim başıma çok geldi. Okul yönetimi ‘’Biz sakat çocuk istemeyiz.’’ diye suratıma tokat gibi vurdu. Ben ilkokula kayıt olana kadar, sakat kelimesini bilmiyordum. Bu kelimeyi ilk o zaman öğrendim. Bir çocuk olarak yaralanmıştım ama ailem pes etmedi. Eğitimcilerin de eğitilmesi gerektiğine inanıyorum. Zaten eğitim alanımız da çok eksikler var. Bu eksikleri tamamlama da engelli ailelerin mücadelesine ihtiyaç var. Pes edersek çok şey kaybedeceğiz. Neyi mi? Bir insanın topluma olan geri dönüşümünü. Her zaman söylediğim sözü bir kez de sizinle tekrar ediyorum. ‘’Attığımız pet şişenin bile geri dönüşümü varsa, insanoğlunun niye olmasın?’
***
Elif Gamze Bozo Özgeçmiş
1984 yılında Ankara’da doğdu. Cam kemik hastası olarak dünyaya geldi. İlkokula başlama çağında hastalığı nedeniyle, okula alınmak istenmedi. Ailesinin büyük bir mücadelesi ile okula alındı. İlkokul yıllarını Osmaniye’de geçirdi. Ortaokul dönemlerinde Ankara’ya yerleşti. Okul yıllarında birçok şiir yarışmalarında ödüllere layık görüldü. Sonra sağlık nedenlerinden dolayı Açık Lise’de okul hayatına devam etti ve Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümünde eğitimini tamamladı. 2008 yılında Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği’nden (AFSAD) fotoğraf sanatı eğitimi ve 2011 yılında Anadolu Üniversitesi “Etkili Konuşma ve Diksiyon” eğitimini başarıyla tamamladı.
Üniversiteyi okurken Evrensel Gazetesi ve Hayat Televizyonu kanalında 5 yıla yakın muhabirlik yaptı. Fakat ulaşım sorunundan dolayı, muhabirlik hayatını bıraktı.
Şu an Türk Telekom Asist Rehberlik ve Müşteri Hizmetleri Çağrı Merkezinde, iletişim asistanı olarak çalışmakta. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme (eski) Bakanı sayın Binali Yıldırım’ın “Ulaşımda, iletişimde ve hayatın içerisinde bende varım” projesiyle başlamış olan evden çalışma yani “Home Office” ile iş hayatına tekrar başladı… Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önem verdiği bu projede 3 Aralık 2011 Dünya Engelliler Günü nedeniyle, “yılın başarılı engelli genci “ödülüne layık görüldü.2012 yılında 11. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül tarafından yılın başarılı genci seçildi.
Bunun yanı sıra yazarlık fotoğraf resim sanatıyla da ilgilenmekte. 2008 yılında kendi çalışması olan “Hayata birde buradan bakınız” adlı bir fotoğraf sergisi açıldı. 2010 yılında “İlle de Hayat” şiir kitabını, 2012 yılında ise “Gitmek için Gelir Aşk”, 2015 yılında “Kambur Güvercin” 2016 ”Kendime Engel Olamıyorum-Senegal” adlı kitaplarını okuyucusuyla buluşturdu. İlk şiir kitabından çok sevdiği sanatçı ablası İlkay Akkaya ile 3 şiir klibi bulunmakta.
Edebiyat alanında birçok ödülleri de bulunan Elif Gamze Bozo, 2013, 2014, 2015 ve 2016 yıllarında Uluslararası Edebiyat ve Kültür Şöleninde yılın başarılı yazarı seçilerek onur ödülüne layık görüldü. 2010 yılında TÜBİTAK “Yürüyen Akıl Proje” sinde onur ödülüne layık görüldü. 2013 yılında MEMUR-SEN tarafından başarılı engelli bireyi olarak ödül aldı. 2013 yılında bu yana Engelsiz Sanat Derneği’nin “Yorgan Altında Kimse Kalmasın Hareketi” kapsamında “Anadolu’yu Tanıyor muyuz?” gezici belgesel fotoğraf sergisi Türkiye’nin birçok yerinde sergilenmeye devam ediyor ve CHP tarafından açılan sergisi ödüle layık görüldü. 2016 yılında ‘’Kendime Engel Olamıyorum-Senegal’’ projesiyle Engelsiz Sanat Derneği tarafından başarı proje ödülüne layık görüldü. 2017 yılında World Disibality Union WDU ‘nun Rusya’da düzenlediği konferansta, engellilerin ‘’HOME OFFİCE’’ ve sanat alanında ki çalışmalar projesi ile Rusya’da ödüle layık görüldü. Ankara Emek ROTARY Kulübü tarafından ”Meslekte Hizmet Ödülü” aldı. Hâlen, Engelsiz Sanat Derneği’nin Proje Danışmanlığını sürdürmekte.