Dünyaya gözlerini açan bir bebek gibi ne olacağını bilmeden gülücükler saçıyorum etrafa…
Masumiyetin krallığında daha yeni doğmuşum Naif duygular içinde çıpınan ufacık bir bebeğim…
Dünyadan habersiz bir şekilde anne şefkatiyle başbaşayım
Kimbilir belki de başım düşmüş yastığa mışıl mışıl uyuyorum
Kötülüklerden uzak bir şekilde…
Keşke hep o kadar ufak kalsam!
Başımın okşandığı o günleri o kadar çok özledim ki, anlatmak istesem kelimeler yetmez İnsanlık sevgiden o kadar yoksun ki…
Sevilmeyi özlemek, özlediğini sevmek gibisi yok
Gerçek sevgi uzaklaştıkça uzaklaştıkça uzaklaşıyor, neredeyse Ferhat misali dağları deldik
Bulabildik mi sevgiyi…?
Sanırım orası muamma…
Sevgiyi değil ama “ego”yu bulduk.
Biz de aslında sinema starları gibiyiz hergün egonun oyunları ile cebelleşip duruyoruz
Hey ego sana sesleniyorum: “Geliyorum yakında seni yenmeye ben senin en büyük düşmanınım”
Benim ufaklığıma bakmayın siz! İrade-cesaret-istek üçlüsü düşmanları yenmek için gayet yeterli
Seviyorum tüm kalbimle düşmanlarımı bile
Tüm dünyayı sevelim ve o da bizi sevsin
Arınalım egolarımızdan
Atalım maskelerimizi suya…
Zaten su onu götürecekltir ıraklara…
Kendine ait giysiyi giymeyip maske takmaya özenenler her geçen gün giderek artmakta
El ele verirsek belki yeneriz ne dersiniz…?
“Bir elin nesi var, iki elin sesi var” diyeceğimiz günler gelecek mi acaba…?
Umut yapraklarına soralım bir de;
-Umut yaprakları kurtaracakmısın bizi?
-Evet, kurtaracağım
Seni dört gözle bekliyoruz.